Skip to content Skip to footer

İstanbul Forum Bilgi, İrade, Düzen Konuşmaları Bilim Kurulu Başkanı İbrahim Halil Üçer’in “Bize ait bir dünya ne demektir?” webinarıyla başladı.

İstanbul Forum Öncesi Konuşmaları etkinliğinin ilki, 25 Temmuz 2024 Perşembe günü, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Halil Üçer’in konuşmasıyla gerçekleşti. İstanbul Forum 2024 öncesi düzenlenen etkinlikte, “Bilgi, İrade, Düzen: Bize Ait Bir Dünya Ne demektir” başlığıyla İstanbul Forumu tasavvur eden fikrî arka plan ve İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı meseleler, İslam dünyasının tecrübeleri üzerinden tartışıldı. İslam Düşünce Atlası proje koordinatörü ve İslam felsefesi doktoru Üçer, İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı en temel meseleler nedir sorusunu sorarken İslam dünyasını iyi tahlil etmenin önemini vurguladı. Çağdaş İslam dünyasındaki problemlerin kaynağının Müslümanların İslam tarihinde hiç karşılaşmadıkları 19. ve 20.yüzyıl tecrübelerinin ortaya çıkardığı bilgi ve iktidar krizinde saklı olduğunu ifade etti.

Üçer konuşmadaki bize ait bir dünya başlığından kastın sadece Müslümanlara ait eşsiz veya içine kapalı, başka dünyalara sağır olan bir dünya değil, gerçekten hesabı verilmiş yaşanmaya değer, gündelik yaşantı sahih ve Müslümanların iradesine bağlı bir dünyaya işaret ettiğini belirtti. Müslümanların içinde yaşadıkları dünyada özne olmadıkları takdirde nesne olmaya mecbur olacaklarını söyledi. Bu nedenle, Müslümanların kendilerine ait olan dünyaya yabancılaşma sorunuyla karşı karşıya kaldığını dile getirdi. Buna ek olarak, bize ait bir dünyayı arzu etme yolunun Müslümanca eylemlerimizin birlik, bütünlük ve tutarlılık içermesiyle mümkün olacağına dikkat çeken Üçer, İslam dünyasında yaşanan krizlerin büyük bölümünün Müslümanların eylemlerindeki parçalanmadan ileri geldiğini ifade etti. Başkasına ait bir fikir ve iradenin kişinin kendisine ait olamayacağı gibi Müslümanların kendi iradesi ve fikrine ait olmayan eylemin de onlara nispet edilemeyeceğinin altını çizdi.

Müslümanların 19. yüzyılda yaşadıkları yenilgilerin, kendi düşünce ve medeniyet geleneğini Batılı gelenekle mukayese etmesine yol açtığını ifade eden Üçer, özellikle İslam tarihi içinde geri kalma sebeplerinin arayışına girildiğine dikkat çekti. Bu süreci şüphe çağı olarak isimlendiren Üçer, 19. yüzyılın Müslümanların kendi dünya görüşlerini ve bilgilerini sorguladıkları dönem olarak nitelendirdi. 20. yüzyıla gelindiğinde muktedir oldukları politik düzeni kaybeden Müslüman toplulukların, kendilerine ters düşen iradelerle yüzleşirken İslamideğerleri yitirdiklerini vurguladı. Bu anlamda 20. yüzyılı bir irade krizi dönemi olarak adlandıran Üçer, bugün bu engellerin keşfedilip Müslümanca iradenin önünden kaldıracak eylemlere ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.